Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği  (TÜSAD)
“DÜNYA TÜBERKÜLOZ GÜNÜ” Basın Bildirisi
24 MART 2014
Ülkemizde Tüberküloz (Verem) hastalığı,  geçtiğimiz on yıllar ile karşılaştırıldığında giderek daha iyi tanı konulup  tedavi edilen bir hastalık durumundadır.  Ancak, sınırların giderek kaybolduğu  küreselleşen bir yaşam, sosyal dinamiklerdeki baş döndüren hızdaki değişmeler,  dünyadaki sosyoekonomik çalkantılar, bazı ülke ve bölgelerdeki yoksulluk,  savaşlar, başta Göğüs Hastalıkları uzmanları olmak üzere hekimleri ve sağlık  otoritelerini, durumun hassasiyeti konusunda uyarmaktadır. 
Geçmişte “ince hastalık” olarak  nitelendirilmiş olan “Verem” hastalığı, son yıllarda halk arasında da tıbbi  ismi olan “Tüberküloz” ile anılmaktadır. Hastalığın sebebi Mycobacterium Tuberculosis isimli bir basildir. Hemen hemen tüm  organlarda hastalık yapabilse de en sık akciğer tüberkülozuna neden olması ve  bu durumdaki bulaştırıcılığı sebebiyle, sadece hasta için değil tüm toplum için  bir sağlık problemidir. Bu nedenledir ki tüberküloz ile mücadele öncelikle bir  “toplum sağlığı sorunu” olarak algılanmalıdır.
Robert Koch’un Tüberküloz’a neden olan  basili keşfini duyurduğu 24 Mart (1882) günü “International Union  Against Tuberculosis and Lung Disease” (IUATLD) önerisi ve Dünya Sağlık Örgütü  (DSÖ) desteğiyle “Dünya Tüberküloz Günü” kabul edilmiştir.
Mycobacterium Tuberculosis’e ait olduğu gösterilen  en eski bulgunun 18.000 yıl öncesine kadar uzandığı düşünüldüğünde Tüberküloz  hastalığının dünyayı epey uzun bir süredir meşgul ettiği kolayca anlaşılır. Dünya  nüfusunun üçte biri tüberküloz basili ile enfekte durumdadır. Her yıl yaklaşık  9 milyon yeni hasta ortaya çıkmakta, 1.4 milyon insan tüberkülozdan ölmektedir.  Bu denli yaygın bir sağlık problemi ile savaşmak -ve savaşı kazanmak-  sadece başta biz hekimler olmak üzere sağlık  çalışanlarının çabalarının yeterli olamayacağı bir durumdur. O nedenledir ki bu  mücadelenin sacayaklarının birini “tıbbi uygulamalar” oluştururken diğer  ikisini de “sağlık politikaları” ve “toplumsal bilinçlendirme ve bilgilendirme”  oluşturmaktadır. 
İşte “Dünya Tüberküloz Günü” esas olarak hastalığın  küresel yükünün büyüklüğü, hastalıktan korunma, zamanında tanı konulabilmesi ve  uygun tedavinin, kısacası hastalığı kontrol altına almanın önemi konularında  toplumsal bilinçlenme ve bilgilenme amacına yönelik bir fırsattır. Sacayağının  her üç parçası, özellikle de sağlık çalışanları dışındaki “sağlık politikaları”  ve “toplumsal bilinçlendirme”   unsurlarının dinamizminin sağlanması önemlidir. Ülkemizde bu aktiviteler  öncelikli olarak Göğüs Hastalıkları ve Tüberküloz uzmanları olarak bizler  tarafından yapılmakta olup Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği (TÜSAD) ve  diğer Göğüs Hastalıkları uzmanlık dernekleri, Türkiye Halk Sağlığı Kurumu  Tüberküloz Daire Başkanlığı ve Verem Savaşı Dispanserleri ve diğer Kamu / Özel  sağlık kuruluşları aracılığıyla yürütülmektedir.
Küresel ölçekte “The Stop TB Partnership” DSÖ  bağlantılı olarak 2001 yılında oluşturulmuş, 100’den fazla ülkede 1000’den  fazla paylaşımcısıyla etkin ve yeterli aşılama, tanı ve tedavi olanakları için  bilimsel ve maddi kaynak oluşturmaktadır. Bu süreç gerek hükümetler, gerekse  sivil toplum aracılığı ile yürütmektedir. Ülkemiz de bu ortaklığa katılmış ve “Stop  TB Parnership” öncülüğünde oluşturulan girişimlerle “Ulusal Tüberküloz Kontrol  Programı” çalışmalarını “Tüberkülozsuz Bir Dünya” oluşturmak amacına uygun  olarak kamu kuruluşları yanında özel sektör, sivil toplum örgütleri ve gönüllü  kuruluşlarla birlikte yürütülmektedir. Bu çerçevede uygulanan “Doğrudan Gözetimli  Tedavi Stratejisi”nin yaygınlaştırılmasında ciddi yararlar olmuştur. Bugün  yurdumuzda Tüberküloz insidansı yüzbinde 30’a yakındır. Bu oran Dünya ortalamasının  çok altındadır ancak hala Batı Avrupa’da ve Kuzey Amerika’daki oranların  üzerindedir. Nihai hedef ise tüm dünya için olduğu gibi Türkiye’de de  tüberkülozu ortadan kaldırmaktır.
Küresel Tüberküloz yüküne bakacak olursak;  DSÖ verilerine göre yıllık 9 milyon’a yakın yeni olgu ve 1.4 milyon ölüm  beklenmektedir ve ölümlerin %95’i orta-düşük gelir düzeyindeki ülkelerde  meydana gelmektedir. ÇİD-TB (Çok İlaca Dirençli Tüberküloz) ile YİD-TB (Yaygın  İlaç Dirençli Tüberküloz) tedavisinde başarı yüz güldürmemektedir. HIV (AIDS  hastalığına yol açan virüs) bulaşmış kitle özel risk grubu olmaya devam etmektedir.  Yine tüberküloz genç kadınlar ve çocuklar için önemli bir ölüm nedeni olmaya  devam etmektedir. Sevindirici olarak ise söyleyebiliriz ki, 1990 yılından beri tüberküloz  nedenli ölümlerde %40 azalma görülmekte, insidans azalmaktadır. Yeni  geliştirilen hızlı tanı yöntemlerinin bunda payı büyüktür.
Ülkemiz açısından değerlendirildiğinde  geçmişten günümüze yapılan çalışmalarda önemli mesafeler katedilmiş ve 1060’lı  yıllarda kabaca yüzbinde 180 düzeyine yaklaşmış tüberküloz insidansı şimdilerde  yüzbinde 30’un altına indirilmiştir. Bu başarıda “Doğrudan Gözetimli Tedavi  Stratejisi” (DGTs)’nin etkisi önemlidir. Ancak halen tüberkülozun görülme hızı  istenilen rakamların üzerindedir. Ülkemizde, hasta olmamasına karşın vücudunda  mikrop barındırdığı kabul edilen 12-15 milyon kişi olduğu tahmin edilmektedir.  Bu nedenle tüberküloz daha uzun bir süre ülkemiz için sorun olmaya devam  edecektir. Hastalık halen genç yaş grubunu etkilemekte ve hala tüberküloz  menenjit gibi özellikli hastalıklar görülmektedir. Genç nüfustaki hastalık  görülme hızı yüksekliği, yeni bulaşmaların devam ettiğinin bir göstergesidir.  Ayrıca her yıl bin kadar tüberküloz hastası tedavi terki veya takip  yetersizliği nedeniyle gerekli tedaviyi alamamaktadır. Bu hastalar toplum  içinde dolaşıp etrafa, belki de bir kısmı ilaca dirençli, mikropları yaymaya  devam etmektedir. Bu hastalar toplum sağlığı açısından ciddi bir tehdit  oluşturmaktadır. Komşu ülkelerdeki sosyal ve siyasi çalkantılar, savaşlar ve  göçler nedeniyle ülkemizdeki hastalık havuzunun olumsuz şekilde etkileneceği  açıktır. Bu durum tüberkülozla ilgili sağlık politikalarının güncellenmesi  ihtiyacını doğuracaktır. Ülkemizde tüberküloz kontrolünde “Tüberkülozu Durdurma  Stratejisi Hedefleri”ne uygun çalışmalar yürütülmektedir. Bu hedefler; 2015 yılına  kadar tüberküloz görülme sıklığının ve tüberkülozdan ölüm hızının 1990  seviyesinin yarısına düşürülmesidir ki bu hedefe şimdiden ulaşılmıştır. Küresel  ölçekte hedef 2050 yılına kadar tüberküloz insidansının bir milyonda birin  altına düşürülmesidir ki bu doğrultuda ülke hedefi olarak önümüzdeki 10 yıl  içinde TB insidansını yüzbinde 20’nin altına indirmek ve “Çok İlaca Dirençli  Tüberküloz” ile “Yaygın İlaç Dirençli Tüberküloz” gelişimini engellemek ortaya  konmuştur. 
Dünya Tüberküloz Günü kampanyalarının  sloganı 2012 ve 2013 yılları için “Stop Tuberculosis in My Lifetime” olmuştur. 2014  yılı sloganı ise “Reach the 3 Million” yani 9 milyonluk yeni hastanın üçte biri  olan ve sağlık sistemlerinin erişemediği, tespit edemediği, tamamına yakının  çok yoksul ülkelerde yaşadığı düşünülen, tanı ve tedavi imkanından uzak kalmış  hasta topluluğuna erişmektir. 
Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği  (TÜSAD) kurulduğu 1970 yılından günümüze, “kamu yararına” çalışan Göğüs  Hastalıkları ve Tüberküloz Uzmanlık Derneği olarak, tüberkülozla mücadelede hem  bilimsel hem de sosyal boyutu ile ilgili çalışmalarda yer almış, bundan sonra  da aynı kararlılık ve özveri ile yer almaya devam edecektir. Konu ile ilgilenen  tüm hekim ve hekim dışı çalışanları kutluyor ve toplum sağlığı için verilen  emeği saygı ile anıyoruz. Bu mücadelede ülkemizde ve elbette dünyada hükümetleri,  sivil toplum kuruluşlarını, yazılı ve görsel basını, “kısacası toplumun  kendisini” bu sürece dahil olmaya davet ediyoruz.
TÜSAD 
Tüberküloz Çalışma Grubu