[EP-073]

EPOSTER OTURUMU-06 | Tarih ve Saat: 21.10.2010, 18:00 - 19:00 | Salon: EPOSTER SALONU

İatrojenik Pnömotorakslar: Nedenleri ve Tedavi Yaklaşımı

Hasan Çaylak, Orhan Yücel, Hakan Işık, Sezai Çubuk, Ersin Sapmaz, Kuthan Kavaklı, Sefa Selçuk, Hüseyin Melek, Sedat Gürkök, Onur Genç
Gülhane Askeri Tıp Akademisi, Göğüs Cerrahisi Ana Bilim Dalı, Ankara

GİRİŞ: Bu çalışmada tanı ve tedavi amacıyla hastalara uygulanan çeşitli invazif girişimler sonrasında gelişebilen iatrojenik pnömotoraksların etiyolojisi, görülme sıklığı ve tedavilerindeki yaklaşımı belirlemek amaçlanmıştır. GEREÇ-YÖNTEM: Ocak 2003-Aralık 2009 tarihleri arasında iatrojenik pnömotoraks tanısı alan 126 olgunun tıbbi verileri geriye dönük olarak incelendi. Olgular yaş, cinsiyet, uygulanan invazif girişim, tedavi yaklaşımı, pnömotoraksın seyri, gibi parametraler açısından incelendiler. SONUÇLAR: Olguların %85’i Erkek, %15’i bayan olup yaş ortalaması 48 yıl olarak (17-93) belirlendi. Etiyolojik nedenlerinin başında 39 (%31) olgu ile trans torasik iğne biyopsisi, 29 (%23) olgu ile santral ven kateterizasyonu ve 20 (%16) olgu ile bronkoskopik biyopsi gelmekteydi. İatrojenik pnömotoraksların %62’si (n=78) tanısal amaçlı uygulanan invazif girişimlere bağlı iken %38 (n=48) olguda başta santral ven kateterizasyon olmak üzere diğer nedenler ön plandaydı. Pnömotoraks tanısı 115 olguda direk akciğer grafisi ile belirlendi. Tanısı bilgisayarlı toraks tomografisi ile konan 8 olgunun direk akciğer grafisinde tanının atlandığı belirlendi. Seksen dört olguda (% 66) sağ pnömotoraks, 41 (% 33) olguda sol pnömotoraks saptanırken sadece 1 olguda (barotravma/mekanik ventilasyon) bilateral pnömotoraks belirlendi. Pnömotoraks miktarı olguların büyük bir kısmında (%69,8, n=88) %40’tan az olmakla birlikte 7 (%5,5) olguda tansiyon pnömotorks mevcuttu. Olguların 118’i tüp torakostomi, 4’ü intraplevral kateterizasyon aracılığıyla kapalı su altı drenaj sistemi ile tedavi edildi. Tüm olgularda ortalama tedavi süresi 5,8 gün olarak saptandı. SONUÇ: İatrojenik pnömotorakslar toraks hastalıklarının tanı ve tedavisinde giderek artan sıklıkta kullanılan invazif girişimlerin istenmeyen bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu girişimler uygulandıkça bu komplikasyonla karşılaşılabileceği gerçeği inkar edilemez. Bu komplikasyonun tanısında direk akciğer grafisi işlem sonrası mutlaka uygulanması gereken etkin bir yöntemdir. Her ne kadar gelişen pnömotoraks çoğu zaman sınırlı olsa da kimi olgularda hayatı tehdit eden tansiyon pnömotoraks gelişebileceği de akılda bulundurulmalıdır.

GİRİŞ-AMAÇ

Bu çalışmada tanı ve tedavi amacıyla hastalara uygulanan çeşitli invaziv girişimler sonrasında gelişebilen iatrojenik pnömotoraksların etiyolojisi, görülme sıklığı ve tedavilerindeki yaklaşımı belirlemek amaçlanmıştır.


YÖNTEM-GEREÇLER

Ocak 2003-Aralık 2009 tarihleri arasında iatrojenik pnömotoraks tanısı alan 126 olgunun tıbbi verileri geriye dönük olarak incelendi. Olgular yaş, cinsiyet, uygulanan invaziv girişim, tedavi yaklaşımı, pnömotoraksın seyri gibi parametreler açısından incelendiler.


BULGULAR

Olguların %85’i Erkek, %15’i bayan olup yaş ortalaması 48 yıl olarak (17-93) belirlendi. Etiyolojik nedenlerinin başında 39 (%31) olgu ile trans torasik iğne biyopsisi, 29 (%23) olgu ile santral ven kateterizasyonu ve 20 (%16) olgu ile bronkoskopik biyopsi gelmekteydi. İatrojenik pnömotoraksların %62’si (n=78) tanısal amaçlı uygulanan invaziv girişimlere bağlı iken %38 (n=48) olguda başta santral ven kateterizasyon olmak üzere diğer nedenler ön plandaydı. Pnömotoraks tanısı 115 olguda direk akciğer grafisi ile belirlendi. Tanısı bilgisayarlı toraks tomografisi ile konulan 8 olgunun direk akciğer grafisinde tanının atlandığı belirlendi. Seksen dört olguda (% 66) sağ pnömotoraks, 41 (% 33) olguda sol pnömotoraks saptanırken sadece 1 olguda (barotravma/mekanik ventilasyon) bilateral pnömotoraks belirlendi. Pnömotoraks miktarı olguların büyük bir kısmında (%69,8, n=88) %40’tan az olmakla birlikte 7 (%5,5) olguda tansiyon pnömotorks mevcuttu. Olguların 118’i tüp torakostomi, 4’ü intraplevral kateterizasyon aracılığıyla kapalı su altı drenaj sistemi ile tedavi edildi. Tüm olgularda ortalama tedavi süresi 5,8 gün olarak saptandı.


SONUÇLAR

İatrojenik pnömotorakslar toraks hastalıklarının tanı ve tedavisinde giderek artan sıklıkta kullanılan invaziv girişimlerin istenmeyen bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu girişimler uygulandıkça bu komplikasyonla karşılaşılabileceği gerçeği inkar edilemez. Bu komplikasyonun tanısında direk akciğer grafisi işlem sonrası mutlaka uygulanması gereken etkin bir yöntemdir. Her ne kadar gelişen pnömotoraks çoğu zaman sınırlı olsa da kimi olgularda hayatı tehdit eden tansiyon pnömotoraks gelişebileceği de akılda bulundurulmalıdır.